Çiftler genelde hamile kalmamak için büyük çaba sarf ederler ve çeşitli yöntemlere başvururlar. Ancak bir bebek sahibi olmaya karar verdikleri anşaşırtıcı gerçekle karşılaşırlar. Bu şudur; aslında bir aylık adet periyodunda hamile kalacabileceğiniz zaman 4 gün kadar kısa bir zaman dilimidir.
Bu kısazaman dilimi döllenmeye hazır olgun bir yumurtanın yumurtalığınızdan atılarak tüplerden rahme geçişine kadar olan zaman dilimini kapsar. Eğer bu 4 günlük kısa dönemde yumurta döllenmezse adet kanamanız başlar.
Bu sebepten dolayı hamilelik şansınızı arttırmak için tam bu kısa yumurtlama döneminde ilişkiye girmeniz gerekir. Peki siz bu döneminizi nasılbelirleyebilirsiniz? Bunun için değişik metotlar vardır.
İlk olarak adet günlerinizin tarihini kaydederek kendi adet takviminizi oluşturabilirsiniz. Özellikle düzenliadet gören hanımlarda bu çok işe yaramaktadır. Normalde kadınların adet dönemleri 24-36 gün arasında değişmektedir. Bir sonraki adet döneminintahmini başlangıcından 14 gün evveline gidildiğinde iki gün öncesini ve iki gün sonrasını alarak bu dört günlük zaman dilimini bulursunuz.
Bu dört güniçinde bulunduğunuz adet döneminin ortalarına denk gelir.
Doğum kontrol yöntemi kullanmayan ve haftada 2-3 kez düzenli ilişkiye giren çiftlerin ilk yıl içinde hamilelik başarı oranları %80 dir.%10-15 i ise ikinciyılda başarıya ulaşırlar. Ancak ilk bir yıl içinde hamile kalamayanların kısırlık açısından tetkik edilmesi doğru olur.
4 Mayıs 2012 Cuma
Hamilelikte Kıyafet Seçimi
Karnınız hâlâ büyüme yolunda. Pantolonunuzu düğmesini iliklemediğiniz ilk günden yakınınızdaki gebelik giysileri satan mağazanın çekiciliğine kapılmayın. Giyebileceğiniz zaman görece kısa olduğundan gebelik giysileri pahalıya gelebilir. Karnınız büyüdükçe ve yalnızca gereksindiğiniz zaman, gerekli şeyleri satın alın. Her ne kadar gebe mağazalarındaki odalarda deneme olanağınız size nasıl bir gebe yastığı gerektiğini gösterebilirse de, gelecekte yükünüzün nasıl olacağını yada hangisinin sizin için rahat olacağını belirleyemez.
Gebe giysilerini, kıyafetlerini ödünç alabilir ya da ödünç verebilirsiniz. Giyim tarzına uymasa da size gebe giysilerini verme önerilerini kabul edin. Gerektiğinde bir bluz, tulum ya da pantolon veya bir aksesuar ödünç alabilirsiniz. Doğumdan sonra gebe giysilerini giymek istemiyorsanız, yeni gebe kalan bir arkadaşınıza bunları vermeyi önerebilirsiniz. Böylece hem siz hem de arkadaşınız paranızı korumuş olursunuz. Giysi ekleri (aksesuar) önemli bir yol oynar. Gebe olmadığınız zamanlarda, ekler hoş bir dokunma duyusu verir.
Oysa gebelikte bunlar temel niteliktedir. Gebe kadınlar için, ilginç bir eşarptan çarpıcı bir çift küpeden, elektrik yayan iç çamaşırından hatta parlak renkli bir çift spor ayakkabısından alınan destek birçok pahalı ve moda giysilerden daha fazladır. Serinlik önemlidir. Sıcak tutan (naylon gibi sentetik) kumaşlardan yapılmış giysiler gebeyken pek uygun olmaz. Metabolizmanız yüksek ve vücudunuz daha sıcakken, pamuklu kumaştan yapılmış giysiler daha rahat olur.
Açık renkli, seyrek dokulu, geniş giysiler serin kalmanızı kolaylaştırır. Beli sıkı olmayan dizüstü şortlar pantolondan daha rahat olur. Hava soğuduğunda kat kat giyinmek idealdir. Sıcak bastığında ya da kapalı yerlere girdiğinizde bazılarını çıkarır, dışarı çıktığınızda giyersiniz. Kendinizi gebelik giysileriyle (kıyafetlerle) sınırlı saymayın. Gebe mağazasından olmasa da size uygun olanı giyinin.
Gebelikte kullanmak üzere, normal giysiler satın alma (yada var olan giysilerinizi giyme) paranızı korumanın en iyi yoludur. Modelistlerin hangi mevsime özgü hazırlandıklarına bağlı olarak birçok giysi gebelikte uygun olabilir. Paranızı harcarken bu tür durumları göz önüne alırken uyanık olun. Bugün için bu giysileri sevebilseniz de, gebelikten sonra bunları giymek istemeyebilirsiniz; doğumdan sonra birçok gebelik giysisini katlayıp kaldırmak için güçlü bir istek duyulabilirsiniz.
Gebe giysilerini, kıyafetlerini ödünç alabilir ya da ödünç verebilirsiniz. Giyim tarzına uymasa da size gebe giysilerini verme önerilerini kabul edin. Gerektiğinde bir bluz, tulum ya da pantolon veya bir aksesuar ödünç alabilirsiniz. Doğumdan sonra gebe giysilerini giymek istemiyorsanız, yeni gebe kalan bir arkadaşınıza bunları vermeyi önerebilirsiniz. Böylece hem siz hem de arkadaşınız paranızı korumuş olursunuz. Giysi ekleri (aksesuar) önemli bir yol oynar. Gebe olmadığınız zamanlarda, ekler hoş bir dokunma duyusu verir.
Oysa gebelikte bunlar temel niteliktedir. Gebe kadınlar için, ilginç bir eşarptan çarpıcı bir çift küpeden, elektrik yayan iç çamaşırından hatta parlak renkli bir çift spor ayakkabısından alınan destek birçok pahalı ve moda giysilerden daha fazladır. Serinlik önemlidir. Sıcak tutan (naylon gibi sentetik) kumaşlardan yapılmış giysiler gebeyken pek uygun olmaz. Metabolizmanız yüksek ve vücudunuz daha sıcakken, pamuklu kumaştan yapılmış giysiler daha rahat olur.
Açık renkli, seyrek dokulu, geniş giysiler serin kalmanızı kolaylaştırır. Beli sıkı olmayan dizüstü şortlar pantolondan daha rahat olur. Hava soğuduğunda kat kat giyinmek idealdir. Sıcak bastığında ya da kapalı yerlere girdiğinizde bazılarını çıkarır, dışarı çıktığınızda giyersiniz. Kendinizi gebelik giysileriyle (kıyafetlerle) sınırlı saymayın. Gebe mağazasından olmasa da size uygun olanı giyinin.
Gebelikte kullanmak üzere, normal giysiler satın alma (yada var olan giysilerinizi giyme) paranızı korumanın en iyi yoludur. Modelistlerin hangi mevsime özgü hazırlandıklarına bağlı olarak birçok giysi gebelikte uygun olabilir. Paranızı harcarken bu tür durumları göz önüne alırken uyanık olun. Bugün için bu giysileri sevebilseniz de, gebelikten sonra bunları giymek istemeyebilirsiniz; doğumdan sonra birçok gebelik giysisini katlayıp kaldırmak için güçlü bir istek duyulabilirsiniz.
İlişkiden Sonra Kanama
İlişki Sonrası Adet Kanaması ( leke görülmesi )
Karşı cins ile girilen ilişkiden hemen sonrasında veya ertesi gün beklenmedik bir şekilde kanama veya leke şeklinde izler görülmesi olarak tanımlanabilir. En sık rastlanılan nedeni, rahim ağzında klamidya adı verilen bakterinin ve diğer bazı etkenlerin yarattığı rahimağzı enfeksiyonlarıdır. Diğer bir neden olarak rahimağzı polipleri sayılabilir. Bazen yeni başlamış ve dışarıya boşalmamış bir adet kanaması kadın tarafından ilişki sonrası kanama zannedilebilir.
Menopoz döneminde östrojen hormonunun azalması vajina duvarında incelmeye ve kuruluğa neden olur. Bu durum menopoz döneminde ilişki sonrasında zorlama ve aşınmaya bağlı, kanamanın en muhtemel nedeni olmakla beraber mutlaka jinekolojik inceleme yapılmalıdır. Rahimağzında kanser öncüsü lezyonlar veya rahimağzı kanseri ilişki sonrası kanama şeklinde belirti verebilirler. Bu nedenle ilişki sonrası kanama da ciddiye alınması gereken bir belirtidir ve doktora muayene olmakta büyük fayda vardır.
Karşı cins ile girilen ilişkiden hemen sonrasında veya ertesi gün beklenmedik bir şekilde kanama veya leke şeklinde izler görülmesi olarak tanımlanabilir. En sık rastlanılan nedeni, rahim ağzında klamidya adı verilen bakterinin ve diğer bazı etkenlerin yarattığı rahimağzı enfeksiyonlarıdır. Diğer bir neden olarak rahimağzı polipleri sayılabilir. Bazen yeni başlamış ve dışarıya boşalmamış bir adet kanaması kadın tarafından ilişki sonrası kanama zannedilebilir.
Menopoz döneminde östrojen hormonunun azalması vajina duvarında incelmeye ve kuruluğa neden olur. Bu durum menopoz döneminde ilişki sonrasında zorlama ve aşınmaya bağlı, kanamanın en muhtemel nedeni olmakla beraber mutlaka jinekolojik inceleme yapılmalıdır. Rahimağzında kanser öncüsü lezyonlar veya rahimağzı kanseri ilişki sonrası kanama şeklinde belirti verebilirler. Bu nedenle ilişki sonrası kanama da ciddiye alınması gereken bir belirtidir ve doktora muayene olmakta büyük fayda vardır.
Yumurta Büyütücü İlaçların Yan Etkileri
Yumurta büyütücü iğneler (gonadotropinler) enjeksiyon olarak yapılan yumurtlama ilaçlarıdır. Yumurta büyütücü iğneler tek başına yumurta büyütücü hormon (FSH) veya beraberinde lüteinizan hormon (LH) içerirler. FSH ve LH hormonları normalde doğal olarak hipofiz bezinden salgılanırlar. Bunlarla ilişkili bir başka ilaç da yapısal olarak LH’ya benzeyen ve adet ortasında yumurta kesesinin çatlamasına (yumurtlama) sebep olan insan koryonik gonadotropinidir (hCG).
Yumurta büyütme iğneleri, yumurtlama problemi olan kadınlarda yumurtaları büyütmek için kullanılır. Ayrıca tüp bebek veya aşılama yöntemlerinin uygulandığı kadınlarda çok sayıda yumurta geliştirmek için de kullanılırlar. Yumurta keseleri olgun büyüklüğe erişince sıklıkla yumurtlamayı tetiklemek için çatlatma iğnesi (hCG) kullanılır. Elimizde ticari olarak değişik birçok yumurta büyütücü iğne vardır ve bir kısmı da henüz araştırma geliştirme aşamasındadır. Yumurta büyütücü iğneler kullanılırken yan etki riskini en aza indirmek için hastaların dikkatli bir şekilde takip edilmeleri gerekir.
1. Yumurtalıkların aşırı uyarılması Yumurtlama veya yumurta toplanması sonrasında yumurtalıklarda büyüme olması ve karında su birikmesine yumurtalıkların aşırı uyarılma sendromu (OHSS) denir. OHSS hafif veya şiddetli olabilir. Hafif şekli yumurta büyütme tedavilerinin %10-20’sinde oluşur ve yalnızca bir miktar rahatsızlığa neden olur. Hemen daima komplikasyon gelişmeden iyileşir. Şiddetli şekli tedavilerin yaklaşık %1’inde oluşur. Aşırı uyarılma ihtimali polikistik over sendromu olan (PCOS) ve gebelikle sonuçlanan tedavilerde daha fazladır. Şiddetli OHSS’de pıhtılaşmaya bağlı damar tıkanıklığı, böbrek yetmezliği, yumurtalığın burkulması, göğüste ve karında sıvı toplanması ve nadiren ölüm bile oluşabilir. Şiddetli vakalarda takip için hastaneye yatmak gerekir ancak durum geçicidir ve genellikle sadece bir iki hafta sürer. Arada sırada şikayetleri azaltmak için fazla suyun alınması ihtiyacı doğar. Şiddetli uyarılma açısından yüksek riskli olan hastaların çoğu sık ultrason ve kan tetkikleri yapılarak saptanırlar. Kandaki estradiol seviyeleri çok hızlı yükseliyorsa veya çok yüksekse şiddetli uyarılmayı önleme stratejilerinden birisi yumurta büyütücü ilaçları kesip çatlatıcı iğneyi de estradiol seviyesi duraklayana veya düşene kadar ertelemektir. Alternatif olarak çatlatıcı yapılmaz ve bu yüzden yumurtlama da olmayacağı için şiddetli uyarılma önlenmiş olur. Yumurtalıkların aşırı uyarılma ihtimalinin yüksek olduğu bazı tüp bebek denemelerinde çatlatıcı iğne yapılıp yumurtalar toplanabilir ve tüm embriyolar gelecekte kullanılmak üzere dondurulabilirler.
2. Çoğul gebelik Yumurta büyütücü ilaçlar kullanılarak elde edilen gebeliklerin %30’u çoğuldur. Kısırlık ilaçlarının kullanılmadığı gebeliklerde bu oran %1-2’dir. Çoğul gebelik riski tüp bebek denemelerinde transfer edilen embriyo sayısına ve yumurtlama tedavilerinde olgun yumurta sayısına bağlıdır. Bu gebeliklerin çoğu ikiz olmasına rağmen önemli bir yüzdesi (%5 kadarı) üçüz ve üzeridir. Tek gebeliklerle karşılaştırıldığında çoğul gebeliklerde gebelik kaybı, erken doğum, bebeklerde anormallikler, çok erken doğuma bağlı sakatlıklar, gebelikte ortaya çıkan yüksek tansiyon, kanama ve diğer önemli komplikasyonların riski artmıştır. Genel olarak şiddetli komplikasyon riski gebelik sayısı arttıkça yükselir. Bazı çalışmalarda tek gebeliklerde bile düşük doğum ağırlıklı bebeklerin sayısının arttığı iddia edilmiştir.
3. Dış gebelik Genel toplumda kendiliğinden oluşan gebeliklerin %1-2’si dış gebelik iken yumurta büyütücü iğnelerle oluşan gebeliklerde bu oran biraz daha fazladır. Dış gebelik ilaç veya ameliyatla tedavi edilir. Bazen dış gebelik rahim içi gebelikle birlikte oluşur; bu duruma heterotopik gebelik denir ve tanı konması zor olabilir.
4. Yumurtalık burkulması Yumurta büyütücü ilaçların kullanıldığı denemelerin %1’inden daha azında yumurtalık burkularak kendi kan akımını kesebilir. Yumurtalığı düzeltmek veya almak için ameliyat gerekir.
5. Yumurtalık kanseri Eski çalışmalar yumurtlama ilaçları kullanmış kadınlarda yumurtalık kanseri riskinin arttığını ortaya atmışlarsa da yeni çalışmalar böyle bir ilişki göstermemiştir. Genel olarak yumurtlama iğnelerinin yumurtalık kanseri riskini artırmadığı düşünülmektedir.
6. Hamilelikte problem yaşama Yumurta büyütme iğneleri ile oluşan gebeliklerin büyük bir çoğunluğu tamamen normal geçmesine rağmen son zamanlarda yapılan çalışmalar gebelikte komplikasyon çıkma ihtimalinin bir miktar arttığını düşündürmektedir. Bu hamileliklerde gebeliğe bağlı yüksek tansiyon ve plasentanın erken ayrılması riski artabilir. Risklerin yumurta büyütücü ilaçlara mı bağlı olduğu yoksa kısırlığın kendisi nedeniyle mi olduğu çok net değildir.
1. Yumurtalıkların aşırı uyarılması Yumurtlama veya yumurta toplanması sonrasında yumurtalıklarda büyüme olması ve karında su birikmesine yumurtalıkların aşırı uyarılma sendromu (OHSS) denir. OHSS hafif veya şiddetli olabilir. Hafif şekli yumurta büyütme tedavilerinin %10-20’sinde oluşur ve yalnızca bir miktar rahatsızlığa neden olur. Hemen daima komplikasyon gelişmeden iyileşir. Şiddetli şekli tedavilerin yaklaşık %1’inde oluşur. Aşırı uyarılma ihtimali polikistik over sendromu olan (PCOS) ve gebelikle sonuçlanan tedavilerde daha fazladır. Şiddetli OHSS’de pıhtılaşmaya bağlı damar tıkanıklığı, böbrek yetmezliği, yumurtalığın burkulması, göğüste ve karında sıvı toplanması ve nadiren ölüm bile oluşabilir. Şiddetli vakalarda takip için hastaneye yatmak gerekir ancak durum geçicidir ve genellikle sadece bir iki hafta sürer. Arada sırada şikayetleri azaltmak için fazla suyun alınması ihtiyacı doğar. Şiddetli uyarılma açısından yüksek riskli olan hastaların çoğu sık ultrason ve kan tetkikleri yapılarak saptanırlar. Kandaki estradiol seviyeleri çok hızlı yükseliyorsa veya çok yüksekse şiddetli uyarılmayı önleme stratejilerinden birisi yumurta büyütücü ilaçları kesip çatlatıcı iğneyi de estradiol seviyesi duraklayana veya düşene kadar ertelemektir. Alternatif olarak çatlatıcı yapılmaz ve bu yüzden yumurtlama da olmayacağı için şiddetli uyarılma önlenmiş olur. Yumurtalıkların aşırı uyarılma ihtimalinin yüksek olduğu bazı tüp bebek denemelerinde çatlatıcı iğne yapılıp yumurtalar toplanabilir ve tüm embriyolar gelecekte kullanılmak üzere dondurulabilirler.
2. Çoğul gebelik Yumurta büyütücü ilaçlar kullanılarak elde edilen gebeliklerin %30’u çoğuldur. Kısırlık ilaçlarının kullanılmadığı gebeliklerde bu oran %1-2’dir. Çoğul gebelik riski tüp bebek denemelerinde transfer edilen embriyo sayısına ve yumurtlama tedavilerinde olgun yumurta sayısına bağlıdır. Bu gebeliklerin çoğu ikiz olmasına rağmen önemli bir yüzdesi (%5 kadarı) üçüz ve üzeridir. Tek gebeliklerle karşılaştırıldığında çoğul gebeliklerde gebelik kaybı, erken doğum, bebeklerde anormallikler, çok erken doğuma bağlı sakatlıklar, gebelikte ortaya çıkan yüksek tansiyon, kanama ve diğer önemli komplikasyonların riski artmıştır. Genel olarak şiddetli komplikasyon riski gebelik sayısı arttıkça yükselir. Bazı çalışmalarda tek gebeliklerde bile düşük doğum ağırlıklı bebeklerin sayısının arttığı iddia edilmiştir.
3. Dış gebelik Genel toplumda kendiliğinden oluşan gebeliklerin %1-2’si dış gebelik iken yumurta büyütücü iğnelerle oluşan gebeliklerde bu oran biraz daha fazladır. Dış gebelik ilaç veya ameliyatla tedavi edilir. Bazen dış gebelik rahim içi gebelikle birlikte oluşur; bu duruma heterotopik gebelik denir ve tanı konması zor olabilir.
4. Yumurtalık burkulması Yumurta büyütücü ilaçların kullanıldığı denemelerin %1’inden daha azında yumurtalık burkularak kendi kan akımını kesebilir. Yumurtalığı düzeltmek veya almak için ameliyat gerekir.
5. Yumurtalık kanseri Eski çalışmalar yumurtlama ilaçları kullanmış kadınlarda yumurtalık kanseri riskinin arttığını ortaya atmışlarsa da yeni çalışmalar böyle bir ilişki göstermemiştir. Genel olarak yumurtlama iğnelerinin yumurtalık kanseri riskini artırmadığı düşünülmektedir.
6. Hamilelikte problem yaşama Yumurta büyütme iğneleri ile oluşan gebeliklerin büyük bir çoğunluğu tamamen normal geçmesine rağmen son zamanlarda yapılan çalışmalar gebelikte komplikasyon çıkma ihtimalinin bir miktar arttığını düşündürmektedir. Bu hamileliklerde gebeliğe bağlı yüksek tansiyon ve plasentanın erken ayrılması riski artabilir. Risklerin yumurta büyütücü ilaçlara mı bağlı olduğu yoksa kısırlığın kendisi nedeniyle mi olduğu çok net değildir.
Yumurtalık Yaşlanması
Reprodüktif (üreme) sisteminiz sizin fark ettiğinizden daha hızlı yaşlanmaktadır. Bazı kadınlar (eğitimini tamamladıktan sonra, kariyer edindikten veya doğru insanı bekledikten sonra) gebe kalmak konusunda yaşa bağlı problemleri olduğunu fark etmektedirler.
Bazı kadınlar da hala kendilerini genç ve sağlıklı hissederken, menopoz belirtileri ortaya çıkmaya başlayınca şaşırmaktadırlar. Reprodüktif sisteminizin evrelerini anlamak, vücuttaki bu değişiklikleri anlamak açısından önemlidir. Aşağıdaki tablo reprodüktif yaşlanma sürecini daha iyi anlamanıza yardımcı olacaktır. Reprodüktif Yıllar: İlk adet periyodunuz yaklaşık 12 yaşında olmaktadır.
Periyotlarınız ilk başta düzensiz olabilmektedir fakat birkaç yıldan sonra düzenli hale gelmelidir. Cinsel olarak aktifseniz ve gebe kalmak istemiyorsanız doğum kontrolüne ihtiyacınız vardır. 20’ lerin sonuna kadar doğurganlığınız en üst noktaya ulaşmakta ve daha sonra azalmaya başlamaktadır. 30’ larda düşük riskiniz artmaya başlar.
Menopozal Geçiş: Genellikle 40’ larınızda reprodüktif yıllarınızdan menopoza geçiş başlamaktadır. Periyotlarınızın arasındaki süre değişiklik göstermeye başlar ve periyotlar atlanmaya başlar. Yumurtalıklarınızda üretilen östrojenin azalmasına bağlı olarak sıcak basması hissedebilirsiniz ve uyumada zorluk çekebilirsiniz. Gebelik olasılığı azalır fakat imkansız değildir. Bu nedenle doğum kontrolüne hala ihtiyaç duyulmaktadır. Ortalama menopoz yaşı 51’ dir. Postmenopoz: Menopozdan sonra gebelik mümkün değildir ve doğum kontrolüne ihtiyacınız olmayacaktır. Yumurtalıklarınız çok az östrojen üretecektir. Bu da vajinal kurulukla ve kemik kaybıyla sonuçlanmaktadır. Sıcak basmaları yoğunlaşacaktır ve sonra azalmaya başlayacaktır. Hormon tedavileri ve diğer tedaviler kısa süreli kullanım için uygun olabilmektedir. Eğer bu aşamada herhangi bir vajinal kanamanız olursa, doktorunuza görünmelisiniz.
Bazı kadınlar da hala kendilerini genç ve sağlıklı hissederken, menopoz belirtileri ortaya çıkmaya başlayınca şaşırmaktadırlar. Reprodüktif sisteminizin evrelerini anlamak, vücuttaki bu değişiklikleri anlamak açısından önemlidir. Aşağıdaki tablo reprodüktif yaşlanma sürecini daha iyi anlamanıza yardımcı olacaktır. Reprodüktif Yıllar: İlk adet periyodunuz yaklaşık 12 yaşında olmaktadır.
Periyotlarınız ilk başta düzensiz olabilmektedir fakat birkaç yıldan sonra düzenli hale gelmelidir. Cinsel olarak aktifseniz ve gebe kalmak istemiyorsanız doğum kontrolüne ihtiyacınız vardır. 20’ lerin sonuna kadar doğurganlığınız en üst noktaya ulaşmakta ve daha sonra azalmaya başlamaktadır. 30’ larda düşük riskiniz artmaya başlar.
Menopozal Geçiş: Genellikle 40’ larınızda reprodüktif yıllarınızdan menopoza geçiş başlamaktadır. Periyotlarınızın arasındaki süre değişiklik göstermeye başlar ve periyotlar atlanmaya başlar. Yumurtalıklarınızda üretilen östrojenin azalmasına bağlı olarak sıcak basması hissedebilirsiniz ve uyumada zorluk çekebilirsiniz. Gebelik olasılığı azalır fakat imkansız değildir. Bu nedenle doğum kontrolüne hala ihtiyaç duyulmaktadır. Ortalama menopoz yaşı 51’ dir. Postmenopoz: Menopozdan sonra gebelik mümkün değildir ve doğum kontrolüne ihtiyacınız olmayacaktır. Yumurtalıklarınız çok az östrojen üretecektir. Bu da vajinal kurulukla ve kemik kaybıyla sonuçlanmaktadır. Sıcak basmaları yoğunlaşacaktır ve sonra azalmaya başlayacaktır. Hormon tedavileri ve diğer tedaviler kısa süreli kullanım için uygun olabilmektedir. Eğer bu aşamada herhangi bir vajinal kanamanız olursa, doktorunuza görünmelisiniz.
Neden Hamile Kalamıyorum
Uzun zamandır hamile kalmaya çalışıyorsunuz ama bir türlü olmuyor. Acaba yanlış olan ne? Tıbbi yardım almadan önce ne kadar daha bekmelisiniz? Bu bir kısırlık durumu olabilir mi? Bu bölümde bu sorularla ilgili cevapları bulacaksınız.
Kısırlık belirtileri
Pek çok çift için kısırlığın ilk belirtisi 1 yıldır korunmasız ilişkiye rağmen gebe kalamamadır. Düzenli adet görmeye sağlıklı bir sex yaşamına ve hiçbir risk faktörü taşımamaya rağmen bazı çiftler çocuk sahibi olabilememektedir.
Ne zaman tıbbi yardım almak gerekir?
Belirgin bir sorun olmayan çiftler için 1 yıl bekledikten sonra kısırlık araştırmalarına ve tedavisine girişmek daha doğrudur. Ancak bazı çiftler için bir üreme sorunu olabileceğini düşündüren bulgular olduğunda bu bekleme süresine gerek yoktur. Aşağıda kendinize ve partnerinize sormanız gereken soruların bir kısmı listelenmiştir. Eğer bunlardan herhangi bir tanesine evet cevabını veriyorsanız tıbbi yardım almak için bir yıl beklemenize gerek yoktur:
Düzensiz adetleriniz varmı?
Düzensiz adet kısırlık için çok önemli bir belirti ve bulgudur. Eğer adetleriniz 24 günden az yada 35 günden çok sürelerde tekrarlıyor ise doktorunuza başvurmalısınız . düzensiz siklus yumurtlama ile ilgili problemlerin en önemli belirtisidir.
Adet kanamalarınız aşırı az yada aşırı çok oluyormu ? kanamalar sırasında ağır kramplarınız var mı?
3-7 gün arası adet kanamaları normal kabul edilebilir. Ancak kanamalar çok az yada çok ağır ise doktora başvurmak gerekir. Yine aynı şekilde kanamalar ağırlık, süre ve renk açısından aydan aya değişiklik gösteriyor ise ve ağır kramplar var ise bunlar da yine bir üreme problemi olabileceğini düşündüren bulgular olarak düşünülmelidir.
Yaşınız 35 ten büyük mü?
35 yaşın üzerindeki kadınlarda infertilite olasılığı gençlere göre daha yüksektir örneğin 30 yaşında ortlama bir kadının herhangi bir siklusda gebe kalma şansı %20 iken 4 0 yaş ve üzerinde bu şans %5 lere kadar düşer. Eğer 35 yaşın üzerinde ve korunmasız 6 ay cinsel ilişkiden sonra hala gebe kalamamış iseniz 1 yıla kadar beklemeden hekime başvurmalısınız.
Eşinizin impotans yada ejekülasyon problemleri var mı?
Erkek faktörüne bağlı kısırlık kolay anlaşılamayabilir. Sperm sayısı düşüklüğü ve hareketlilik azlığı gibi sorunlar ancak spermigram ile anlaşılabilir. Diğer bir deyişle bunlara bağlı sorunları kendi kendinize anlmanız mümkün değildir Fakat erkekte seksüel disfonksiyon kısırlık içinde önemli bir belirti olabilir.
Aşırı zayıf yada aşırı kilolu musunuz?
Aşırı zayıf yada kilolu olmak infertilite sorununa neden olabilir. Aynı zamanda aşırı yada kötü beslenme yada şaırı egzersizde üreme sorunlarına yol açabilir. Zayıf yada kilolu olduğunuzu anlamak için BMI (Vücut kütle ağırlığı indeksinizi) hesaplamanız gerekebilir.
3 ten fazla düşüğünüz oldu mu?
Infertilite genellikle gebe kalamama ile birlikte isede gebe kalmaya rağmen tekrarlayan düşükler yapmada infertilite olarak değerlendirilir. Düşük sık görülen bir olgu olduğu için (tüm gebeliklerin %10-20 si) doktorlar 3. cü düşüğe kadar bir ksırılık sorunu varlığına göre hareket etmezler.
Sizin yada eşinizin diabet tiroid hastalığı hipertansiyon gibi kronik bir hastalığı var mı?
Kronik hastalıklar ve tedavileri üreme sorunlarına neden olabilir. Şeker hastalığı , hipotiroidi üreme sorunlarına neden olabilir. İnsülin ,antidepresan ve tiroid hormonları kullanımı düzensiz adetlere neden olabilir. Bazı peptik ülser ilaçları yada hipertansiyon ilaçları dasperm üretimini etkileyerek erkek infertilitesine neden olabilmektedir.
Siz yada eşiniz daha önceden bir kanser tedavisi gördü mü?
Bazı kanser tedavileri, özellikle üreme organlarına yakın organlara radyoterapi gerektirenler erkek ve kadında infertiliteye neden olabilir.
Eşinizin yada sizin daha önceden geçirilmiş bir cinsel temasla bulaşan hastalık hikayesi var mı?
Cinsel temasla bulaşan hastalıklarda infertiliteye neden olabilir. Özellikle Klamidya ve gonere (bel soğukluğu) enfeksiyonları tüplerin tıkanmasına neden olarak gebeliği imkansız kılabileceği gibi dış gebeliğede neden olabilir. Klamidya ve gonere kadında bariz belirtiler göstermeyebildiği için infertilite araştırması sırasında bu hastalıklar için tarama yapmayı unutmamak gerekir.
Eşiniz yada siz alkol yada sigara kullanıyor mu?
Özellikle sigara ve aşırı alkol tüketimi hem kadını yumurtalık rezervini azaltarak hem erkeği sperm üretimini etkileyerek gebe kalamama ile karşı karşıya bırakabilir.
Dr. Celalettin ÖRNEK
Kısırlık belirtileri
Pek çok çift için kısırlığın ilk belirtisi 1 yıldır korunmasız ilişkiye rağmen gebe kalamamadır. Düzenli adet görmeye sağlıklı bir sex yaşamına ve hiçbir risk faktörü taşımamaya rağmen bazı çiftler çocuk sahibi olabilememektedir.
Ne zaman tıbbi yardım almak gerekir?
Belirgin bir sorun olmayan çiftler için 1 yıl bekledikten sonra kısırlık araştırmalarına ve tedavisine girişmek daha doğrudur. Ancak bazı çiftler için bir üreme sorunu olabileceğini düşündüren bulgular olduğunda bu bekleme süresine gerek yoktur. Aşağıda kendinize ve partnerinize sormanız gereken soruların bir kısmı listelenmiştir. Eğer bunlardan herhangi bir tanesine evet cevabını veriyorsanız tıbbi yardım almak için bir yıl beklemenize gerek yoktur:
Düzensiz adetleriniz varmı?
Düzensiz adet kısırlık için çok önemli bir belirti ve bulgudur. Eğer adetleriniz 24 günden az yada 35 günden çok sürelerde tekrarlıyor ise doktorunuza başvurmalısınız . düzensiz siklus yumurtlama ile ilgili problemlerin en önemli belirtisidir.
Adet kanamalarınız aşırı az yada aşırı çok oluyormu ? kanamalar sırasında ağır kramplarınız var mı?
3-7 gün arası adet kanamaları normal kabul edilebilir. Ancak kanamalar çok az yada çok ağır ise doktora başvurmak gerekir. Yine aynı şekilde kanamalar ağırlık, süre ve renk açısından aydan aya değişiklik gösteriyor ise ve ağır kramplar var ise bunlar da yine bir üreme problemi olabileceğini düşündüren bulgular olarak düşünülmelidir.
Yaşınız 35 ten büyük mü?
35 yaşın üzerindeki kadınlarda infertilite olasılığı gençlere göre daha yüksektir örneğin 30 yaşında ortlama bir kadının herhangi bir siklusda gebe kalma şansı %20 iken 4 0 yaş ve üzerinde bu şans %5 lere kadar düşer. Eğer 35 yaşın üzerinde ve korunmasız 6 ay cinsel ilişkiden sonra hala gebe kalamamış iseniz 1 yıla kadar beklemeden hekime başvurmalısınız.
Eşinizin impotans yada ejekülasyon problemleri var mı?
Erkek faktörüne bağlı kısırlık kolay anlaşılamayabilir. Sperm sayısı düşüklüğü ve hareketlilik azlığı gibi sorunlar ancak spermigram ile anlaşılabilir. Diğer bir deyişle bunlara bağlı sorunları kendi kendinize anlmanız mümkün değildir Fakat erkekte seksüel disfonksiyon kısırlık içinde önemli bir belirti olabilir.
Aşırı zayıf yada aşırı kilolu musunuz?
Aşırı zayıf yada kilolu olmak infertilite sorununa neden olabilir. Aynı zamanda aşırı yada kötü beslenme yada şaırı egzersizde üreme sorunlarına yol açabilir. Zayıf yada kilolu olduğunuzu anlamak için BMI (Vücut kütle ağırlığı indeksinizi) hesaplamanız gerekebilir.
3 ten fazla düşüğünüz oldu mu?
Infertilite genellikle gebe kalamama ile birlikte isede gebe kalmaya rağmen tekrarlayan düşükler yapmada infertilite olarak değerlendirilir. Düşük sık görülen bir olgu olduğu için (tüm gebeliklerin %10-20 si) doktorlar 3. cü düşüğe kadar bir ksırılık sorunu varlığına göre hareket etmezler.
Sizin yada eşinizin diabet tiroid hastalığı hipertansiyon gibi kronik bir hastalığı var mı?
Kronik hastalıklar ve tedavileri üreme sorunlarına neden olabilir. Şeker hastalığı , hipotiroidi üreme sorunlarına neden olabilir. İnsülin ,antidepresan ve tiroid hormonları kullanımı düzensiz adetlere neden olabilir. Bazı peptik ülser ilaçları yada hipertansiyon ilaçları dasperm üretimini etkileyerek erkek infertilitesine neden olabilmektedir.
Siz yada eşiniz daha önceden bir kanser tedavisi gördü mü?
Bazı kanser tedavileri, özellikle üreme organlarına yakın organlara radyoterapi gerektirenler erkek ve kadında infertiliteye neden olabilir.
Eşinizin yada sizin daha önceden geçirilmiş bir cinsel temasla bulaşan hastalık hikayesi var mı?
Cinsel temasla bulaşan hastalıklarda infertiliteye neden olabilir. Özellikle Klamidya ve gonere (bel soğukluğu) enfeksiyonları tüplerin tıkanmasına neden olarak gebeliği imkansız kılabileceği gibi dış gebeliğede neden olabilir. Klamidya ve gonere kadında bariz belirtiler göstermeyebildiği için infertilite araştırması sırasında bu hastalıklar için tarama yapmayı unutmamak gerekir.
Eşiniz yada siz alkol yada sigara kullanıyor mu?
Özellikle sigara ve aşırı alkol tüketimi hem kadını yumurtalık rezervini azaltarak hem erkeği sperm üretimini etkileyerek gebe kalamama ile karşı karşıya bırakabilir.
Dr. Celalettin ÖRNEK
Doğumun Başlaması Nasıl Anlaşılır
Doğumun başlamasının üç belirtisi vardır.Bunlar nişan gelmesi, ritmik ağrıların başlaması ve suyun gelmesidir. Bu belirtiler genel olarak yukardaki sırayı izlese de, bu herzaman şart değildir.
Nişan sümüksü ve kanlı bir salgıdır ve rahim ağzını tıkayan ve bebeği gebelik boyunca dış etkenlerden koruyan bir çeşit rahim ağzı tıkacıdır. Bunun atılması rahim ağzında açılmanın başladının bir göstergesidir.
Doğum sancılarının en önemli özelliği ise düzenli aralıklarla gelmeleri ve rahim ağzının açılmasına yol açacak kadar güçlü ve etkili oluşmalarıdır. Başlangıçta daha az sıklıkla ancak yine de düzenli gelen doğum sancıları belli bir dönemden itibaren 10 dakikada iki-üç kez gelir ve kasılmalar 45 saniyeyi bulmaya yani uzamaya başlar. Ağrıların şiddeti de zaman içinde giderek artar.
Eğer kasılmalarınız belli bir düzene girmişse ve istirahatle geçmiyorsa ve 10 dakikada 2-3 kez gelmeye başlamışsa artık hatta hastaneye gitme zamanı gelmiştir. Bazen gebelerde doğum ağrıları başlamadan su kesesi açılabilir. Eğer böyle bir durum söz konusuysa ve ağrılar 24 saat içersinde başlamamışsa, bebek yeterli olgunluğa ulaşmışsa doğum hekim tarafından başlatılır.Su kesesi açıkdıktan sonra evde ağrıları beklemek doğru değildir. Bebeğin iyilik halinin değerlendirilmesi için hastaneye gidilmesi gerekir.
Doğum sancılarının en önemli özelliği ise düzenli aralıklarla gelmeleri ve rahim ağzının açılmasına yol açacak kadar güçlü ve etkili oluşmalarıdır. Başlangıçta daha az sıklıkla ancak yine de düzenli gelen doğum sancıları belli bir dönemden itibaren 10 dakikada iki-üç kez gelir ve kasılmalar 45 saniyeyi bulmaya yani uzamaya başlar. Ağrıların şiddeti de zaman içinde giderek artar.
Eğer kasılmalarınız belli bir düzene girmişse ve istirahatle geçmiyorsa ve 10 dakikada 2-3 kez gelmeye başlamışsa artık hatta hastaneye gitme zamanı gelmiştir. Bazen gebelerde doğum ağrıları başlamadan su kesesi açılabilir. Eğer böyle bir durum söz konusuysa ve ağrılar 24 saat içersinde başlamamışsa, bebek yeterli olgunluğa ulaşmışsa doğum hekim tarafından başlatılır.Su kesesi açıkdıktan sonra evde ağrıları beklemek doğru değildir. Bebeğin iyilik halinin değerlendirilmesi için hastaneye gidilmesi gerekir.
3 Mayıs 2012 Perşembe
Hamileler için egzersiz ipuçları
Hamileler için egzersiz ipuçları ve faydaları hakkında bilgiler vermeye çalışacağız. Hamilelikte egzersizin sınırları, sakıncalı olduğu durular hakkında da aşağıdaki yazıda bilgiler bulabilirsiniz.
Gebelikte egzersizle ilgili çalışmalar sayıca az olup sonuçlar genellikle çelişkilidir. Bununla birlikte güvenlik sınırlarına dikkate edilerek yapılan orta düzeyde egzersiz kalp-damar kondüsyonunu sağlamakta ve gebelikte oluşabilecek kas-iskelet sistemine ait sorunları en aza indirgemektedir. Gebelikte gerek fiziksel, gerekse ruhsal sağlığın korunabilmesi için kontrollü bir egzersiz programı oldukça yararlıdır. Egzersiz yapmak isteyen kadınların doğum ekibiyle işbirliği içinde olmaları esastır.
Düzenli yapılan egzersiz faydalarını şu şekilde sıralayabiliriz; Fiziksel kondüsyonun korunmasını sağlar, duruş bozukluklarını önler, dolaşım ve sindirim işlevlerini düzenler, doğum için gereken kas aktivitesini destekler, annenin kilo kontrolünü sağlar, doğum sonrası iyileşmeyi hızlandırır. Gebelikte olan değişiklikler göz önüne alınarak hazırlanacak egzersiz programı ve doğuma hazırlık eğitimi kapsamı genel olarak şöyle olmalıdır; Düzgün bir duruş eğitimi, uygun vücut mekaniklerinin öğretilmesi, doğum sonrası çocuk bakımı için kolların kuvvetlendirilmesi, artan vücut ağırlığının taşınması için bacakların kuvvetlendirilmesi, ödem, varisler ve krampları önlemek için egzersiz ve eğitimler, pelvik taban kas kontrolü için egzersiz ve eğitimler karın kaslarının kuvvetlendirilmesi, kalp-damar sisteminin korunması için aerobik egzersiz programı, doğumda kullanılacak kasların kuvvetlendirilmesi, gevşeme tekniklerinin öğretilmesi, solunum tekniklerinin öğretilmesi, doğum sonrası egzersiz programlarının belirlenmesidir.
Egzersizin sakıncalı olduğu bazı durumlar vardır; kalp hastalığı ve ciddi akciğer hastalığı olan gebelerin egzersiz yapabilmeleri için kontrolden geçmeleri gerekmektedir. Gebelikte egzersizin kesinlikle yapılmaması gereken durumlar şunlardır; vajinal kanama, gebeliğe bağlı hipertansiyon, erken doğum öyküsü, anne karnında gelişme geriliği, rahim ağzı yetmezliği, plasentanın önde geldiği plasenta previa ve suların erken gelmesi durumu.
Gebelikte egzersizin sınırları nelerdir; Gebelikte yapılan egzersizin hem anne adayı hem de bebekte yaratabileceği potansiyel tehlikelerin önlenmesi için yapılan aktivitenin tipi, şiddeti ve süresinin bilinçli bir şekilde düzenlenmesi gerekir. Bunun yanı sıra gebelik yaşı da aktivite seçimi ve egzersizin dozunun ayarlanmasında bir ölçüdür. Gebelikte sürekli ve gereksiz eforun olumsuz etkileri şunlardır; Gebelikte sürekli ve şiddetli eforun negatif etkileri hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalarda gösterilmektedir. Bu etkiler anne karnında gelişim geriliği, bebekte anomaliler, santral sinir sistemi anomalileri, nöral tüp defektleri ve erken doğumdur.
Gebelikte egzersizle ilgili çalışmalar sayıca az olup sonuçlar genellikle çelişkilidir. Bununla birlikte güvenlik sınırlarına dikkate edilerek yapılan orta düzeyde egzersiz kalp-damar kondüsyonunu sağlamakta ve gebelikte oluşabilecek kas-iskelet sistemine ait sorunları en aza indirgemektedir. Gebelikte gerek fiziksel, gerekse ruhsal sağlığın korunabilmesi için kontrollü bir egzersiz programı oldukça yararlıdır. Egzersiz yapmak isteyen kadınların doğum ekibiyle işbirliği içinde olmaları esastır.
Düzenli yapılan egzersiz faydalarını şu şekilde sıralayabiliriz; Fiziksel kondüsyonun korunmasını sağlar, duruş bozukluklarını önler, dolaşım ve sindirim işlevlerini düzenler, doğum için gereken kas aktivitesini destekler, annenin kilo kontrolünü sağlar, doğum sonrası iyileşmeyi hızlandırır. Gebelikte olan değişiklikler göz önüne alınarak hazırlanacak egzersiz programı ve doğuma hazırlık eğitimi kapsamı genel olarak şöyle olmalıdır; Düzgün bir duruş eğitimi, uygun vücut mekaniklerinin öğretilmesi, doğum sonrası çocuk bakımı için kolların kuvvetlendirilmesi, artan vücut ağırlığının taşınması için bacakların kuvvetlendirilmesi, ödem, varisler ve krampları önlemek için egzersiz ve eğitimler, pelvik taban kas kontrolü için egzersiz ve eğitimler karın kaslarının kuvvetlendirilmesi, kalp-damar sisteminin korunması için aerobik egzersiz programı, doğumda kullanılacak kasların kuvvetlendirilmesi, gevşeme tekniklerinin öğretilmesi, solunum tekniklerinin öğretilmesi, doğum sonrası egzersiz programlarının belirlenmesidir.
Egzersizin sakıncalı olduğu bazı durumlar vardır; kalp hastalığı ve ciddi akciğer hastalığı olan gebelerin egzersiz yapabilmeleri için kontrolden geçmeleri gerekmektedir. Gebelikte egzersizin kesinlikle yapılmaması gereken durumlar şunlardır; vajinal kanama, gebeliğe bağlı hipertansiyon, erken doğum öyküsü, anne karnında gelişme geriliği, rahim ağzı yetmezliği, plasentanın önde geldiği plasenta previa ve suların erken gelmesi durumu.
Gebelikte egzersizin sınırları nelerdir; Gebelikte yapılan egzersizin hem anne adayı hem de bebekte yaratabileceği potansiyel tehlikelerin önlenmesi için yapılan aktivitenin tipi, şiddeti ve süresinin bilinçli bir şekilde düzenlenmesi gerekir. Bunun yanı sıra gebelik yaşı da aktivite seçimi ve egzersizin dozunun ayarlanmasında bir ölçüdür. Gebelikte sürekli ve gereksiz eforun olumsuz etkileri şunlardır; Gebelikte sürekli ve şiddetli eforun negatif etkileri hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalarda gösterilmektedir. Bu etkiler anne karnında gelişim geriliği, bebekte anomaliler, santral sinir sistemi anomalileri, nöral tüp defektleri ve erken doğumdur.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)